Antalya, sadece güneşin ve tarihin değil, aynı zamanda Akdeniz’in en zengin ve en keşfedilmeye değer sualtı dünyalarından birinin de başkenti. Yüzlerce kilometrelik sahil şeridi, irili ufaklı koyları, dik falezleri ve kristal berraklığındaki suyu ile Antalya, deneyimli dalgıçlardan amatör şnorkelcilere kadar herkes için büyüleyici bir mavi derinlik sunuyor. Akdeniz'in bu özel köşesi, su altı biyoçeşitliliği açısından oldukça zengindir. Deniz yaşamı, sadece balık türleriyle sınırlı kalmaz; bölge aynı zamanda Akdeniz fokları ve nadir görülen caretta caretta deniz kaplumbağalarının doğal yaşam ve üreme alanlarından biridir. Özellikle Kaş-Kekova bölgesi, biyoçeşitliliğin ve su altı görüş mesafesinin en yüksek olduğu noktalar olarak öne çıkar.
Antalya kıyılarında dalış yapmayı bu kadar özel kılan bir diğer unsur ise, su altında saklı kalmış zengin tarihi mirastır. Deniz tabanı, farklı medeniyetlere ait batık gemiler, uçaklar ve antik dönem kalıntılarıyla doludur. Bu tarihi kalıntılar, günümüzde deniz canlılarına yuva olmuş yapay resifler görevi üstlenir. Örneğin, özellikle Fethiye ve Kalkan arasında yer alan Kaş, Likya batıklarına ve İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir İtalyan uçağına ev sahipliği yapar. Bu batıklar, hem dalış tutkunları hem de sualtı fotoğrafçılığı yapanlar için eşsiz kareler yakalama imkânı sunar. Sadece dalış yapılan yerler değil, aynı zamanda karadan ulaşılamayan antik kent kalıntıları da bu sular altında sessizce bekler.
Antalya merkezine daha yakın bölgeler de su altı zenginliği açısından iddialıdır. Kemer çevresindeki dalış noktaları, özellikle su altı mağaraları ve berrak suları ile bilinir. Buradaki mağara sistemleri, içeriye sızan güneş ışınlarının yarattığı mavi ve yeşil tonlardaki görsel şölenle ziyaretçilerini büyüler. Deniz tavşanları, ahtapotlar ve farklı renkteki süngerler bu mağara duvarlarını süslerken, bölgenin kendine has kaya formasyonları da su altı manzarasına dramatik bir derinlik katar.
Antalya'nın bazı plajları, Akdeniz'in ikonik canlılarından olan caretta caretta deniz kaplumbağaları için hayati öneme sahiptir. Bu muhteşem canlıların korunması amacıyla belirlenmiş özel alanlar, deniz ekosistemi için kritik bir rol oynar. Bu nedenle, bölgede deniz yaşamına saygılı bir dalış ve denizcilik anlayışının benimsenmesi şarttır. Şanslı bir dalışta bu zarif canlılarla karşılaşmak, Akdeniz tecrübesinin doruk noktalarından biridir. Aynı zamanda Antalya Körfezi çevresinde, halk arasında "balon balığı" olarak bilinen türler gibi istilacı türlerin artışı da, deniz bilimcileri tarafından yakından takip edilen güncel bir konudur. Bu ekolojik değişimler, bölgenin hassas deniz ekosistemini anlamak açısından önem taşır.
Derin dalış yapmayanlar için bile Antalya sahilleri, şnorkel ile keşfedilebilecek birçok sığ ve berrak noktaya sahiptir. Merkezdeki Konyaaltı ve Lara plajlarının falezlere yakın kısımları, yüzeyden bile deniz tabanını görme imkanı sunar. Özellikle sakin koylarda, şnorkel ile yüzerken küçük balık sürülerine, deniz çayırlarına ve kaya diplerinde saklanan canlılara tanık olmak mümkündür. Sonuç olarak, Antalya, sadece karadaki turistik cazibesiyle değil, aynı zamanda Akdeniz'in en korunmuş ve tarihi sualtı dünyasıyla da adından söz ettirmeye devam ediyor. Bölgedeki profesyonel dalış merkezleri, hem yeni başlayanlara eğitim vermekte hem de deneyimli dalgıçlar için en iyi dalış noktalarını keşfetme imkanı sunmaktadır. Bu mavi derinlikleri keşfetmek, Antalya'nın ziyaretçilerine sunduğu en büyülü ve unutulmaz deneyimlerden biridir.